Son zamanlarda yapay zeka dünyasında olup bitenleri sen de yakından takip ediyor musun? Özellikle OpenAI cephesinden gelen yeni model haberleri beni hem heyecanlandırıyor hem de kafamda yeni soru işaretleri yaratıyor. Şirketin 2025’in hemen başında tanıttığı GPT-4.5 modeli, hem teknik anlamda hem de kullanıcı deneyimi açısından birçok vaatte bulunuyor. Ama bu vaatlerin ne kadarının karşılandığı, işte asıl mesele bu. Eğer sen de bu teknolojilere meraklıysan, konuya biraz daha derinlemesine birlikte bakalım. Bu arada daha önce de bahsettiğim bazı konuları ana sayfamız üzerinden inceleyebilirsin.
GPT-4.5: Büyük İddialar, Büyük Maliyetler
2025 yılının Şubat ayı, OpenAI cephesinden gelen büyük bir duyuruyla başladı: GPT-4.5 artık yayında. Ve iddia o ki, bu model GPT-4o’nun çok daha ötesinde. Dil anlama ve üretme kapasitesi açısından çıtayı yine yukarılara taşıdığı söyleniyor. Özellikle denetimsiz öğrenme (unsupervised learning) ile geliştirildiği için, daha zengin ve çeşitli bir bilgi havuzuna sahip olması bekleniyor.
Duygusal zeka konusundaki gelişimler de dikkat çekici. Kullanıcının duygu durumunu analiz etme, daha empatik tepkiler verme gibi insani yönler ön planda. Yani karşımızda daha “anlayan” bir yapay zeka var. Ama bu gelişmelerin bir bedeli de var elbette. GPT-4.5’in çalıştırılması oldukça maliyetli ve bu nedenle OpenAI, bu modeli API üzerinden uzun vadede sunup sunmama konusunda kararsız. Yüksek işlem gücü gereksinimi, bazı projeler için bu modeli ulaşılmaz hâle getirebilir.
Gerçekten Fark Yaratıyor mu?
GPT-4.5’in, GPT-4o ile kıyaslandığında bariz bir fark yaratıp yaratmadığı hâlâ tartışmalı. Bazı alanlarda ilerleme gözlense de, birçok kullanıcı bu gelişmelerin pratikte hissedilebilir olmadığını söylüyor. Özellikle yazılı içerik üretimi gibi sıradan görevlerde, aradaki farkı fark edebilmek için gerçekten dikkatli ve teknik bir göz gerekiyor. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: “Acaba GPT-4.5, daha çok pazarlama stratejisi mi, yoksa gerçekten devrim niteliğinde bir teknoloji mi?”
Orion: Büyük Umutlar ve Düşük Performans
Bir diğer konu da OpenAI’nin “Orion” kod adlı yeni modeli. Aslında bu isim modelin iç kullanımda verilen adı, ama teknoloji basınında bu şekilde anılıyor. Ortaya çıkan bilgiler, bu modelin GPT-4 ile neredeyse aynı seviyede performans gösterdiğini söylüyor. Yani beklenen sıçrama gerçekleşmemiş gibi görünüyor.
The Information gibi güvenilir kaynaklara göre, Orion modeli bazı dil yetenekleri açısından küçük iyileştirmeler sunsa da, örneğin programlama gibi daha teknik alanlarda GPT-4’ün gerisinde kalabiliyor. GPT-3 ile GPT-4 arasında göze çarpan o büyük farkın, GPT-4 ile Orion arasında pek de görülmediği yönünde ciddi eleştiriler var.
“Bir önceki nesilden sadece biraz daha iyi olmak yetmez; kullanıcılar artık gerçek yenilik arıyor.” – The Information
Bu durum, bana şunu düşündürüyor: Bir modelin “yeni” olması onu her zaman daha “iyi” yapar mı? Ya da şirketler, her yeni sürümle kullanıcılarını gerçekten dinleyerek mi yol alıyor, yoksa sadece piyasaya yeni bir şey sunmuş olmak için mi bu adımları atıyor?
Öte yandan, bu kadar yüksek beklentiyle tanıtılan modellerin karşılığında daha minimal geliştirmeler sunması da kullanıcıda bir hayal kırıklığı yaratıyor. Açıkçası ben de bu gelişmeleri inceleyince hem heyecanlandım hem de biraz temkinli yaklaştım. Çünkü sürekli gelişim havasında olsak da, bazen kalite artışıyla orantılı ilerlemeyen güncellemelerle yüzleşiyoruz.
Devamı gelecek…
GPT-4.5 ve Orion gibi yeniliklerin perde arkasında başka neler olduğunu keşfetmeye devam edeceğiz. Özellikle halüsinasyon oranları ve mahremiyet şikayetleri gibi daha derin ve kritik konular bir sonraki bölümde detaylıca ele alınacak. Gerçekten de bu alanda yaşanan gelişmeler sadece teknik değil, etik sorularla da iç içe. Beklemede kal.
Halüsinasyon Sorunu
Yapay zeka dünyasında “halüsinasyon” terimi, modelin gerçek olmayan ya da yanlış bilgiler üretmesi anlamına geliyor. Bu, kullanıcıların güvenini zedeleyebilecek en problemli davranışlardan biri olmaya devam ediyor. GPT-4.5 ve onunla birlikte gelen O3, O4-mini gibi modellerde bu sorun daha belirgin hâle gelmiş durumda. İlginç olan şu ki, bu yeni modeller seleflerine göre çok daha güçlü altyapılarla donatılmış olsa da, ürettikleri yanlış bilgi oranı beklenin üstünde. Bu garip değil mi sence de?
Kullandığı dil açık, yanıtları özgüvenli ama içerik bazen tamamen uydurma. Örneğin bir kullanıcı “Franz Kafka’nın robotlarla ilgili yazdığı kitaplar” diye bir şey sorduğunda, ChatGPT Kafka’nın böyle bir eseri olduğunu iddia edip sahte alıntılar üretebiliyor. Bu da kullanıcıyı yanıltıyor. Ve sadece basit hatalar değil; bazen bu halüsinasyonlar ciddi sonuçlar doğurabiliyor.
Gerçek İftiralara Dönüşen Yanıtlar
Beni en çok endişelendiren konulardan biri de bu: AI modelleri tarafından üretilen içeriklerin bazen gerçek kişileri doğrudan hedef alması. Mesela Avrupa’daki bir gizlilik savunucusu organizasyon olan Noyb, ChatGPT hakkında Norveç merkezli şok edici bir şikayette bulundu. ChatGPT, gerçek bir kişiyi çocuk cinayetiyle suçlayan sahte bilgiler üretmiş. Üstelik bu, o kişinin dijital itibarına doğrudan zarar verecek kadar ağır bir iddia. Bu bana açıkça şunu gösteriyor: AI sistemleri etik ve hukuk sınırlarında hâlâ çok ciddi açıklar barındırıyor.
Dahası, OpenAI bu gibi yanlış bilgileri düzeltmek için kullanıcılara etkili bir yöntem de sunmuyor. “Yanlıştı, özür dileriz” demek, bu tarz durumlarda gerçekten yeterli mi? Sanmıyorum. Çünkü dijital dünyada yanlış bilgi, özellikle bir kişi hakkında yayıldığında, düzeltmek çok daha zor bir hâl alıyor. Bu yüzden, model ne kadar iyi olursa olsun, böyle riskler yaşanmaya devam ettiği sürece, kullanıcı güveni sürekli sınanacak.
Gizlilik Endişeleri
Modelin sadece yanlış bilgi üretmesi değil, aynı zamanda kişisel verilerin korunması konusundaki yetersizliği de ayrı bir baş ağrısı. Avrupa Birliği’nin GDPR düzenlemeleri bu konuda çok katı. Ancak ChatGPT gibi modellerin, kullanıcılar hakkında bilgi edinmesi ve bu bilgileri bazı durumlarda yanlış yönlendirmek için kullanması, ciddi gizlilik ihlallerine yol açabiliyor.
Hukuki bağlamda hâlâ birçok belirsizlik var. ChatGPT gibi çok güçlü modellerin, bu tür kuralları nasıl ihlal etmeden işleyebileceği ayrı bir tartışma konusu. Bazı hukukçular, bu teknolojilerin ancak daha şeffaf ve kullanıcıya hesap veren sistemlerle gerçekten güvenilir kılınabileceğini savunuyor. Dolayısıyla sadece teknolojik ilerleme değil, aynı zamanda regülasyon dünyası da bu değişime uyum sağlamaya çalışıyor. Ancak şu anlık senin benim gibi kullanıcıların gözünde bazı şeyler hâlâ flu.
OpenAI’den Beklentiler
Ben, teknolojiye inanan biri olarak, bu tür sorunların göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. OpenAI gibi sektörün öncüsü bir kuruluşun, sadece daha gelişmiş modeller sunması değil, aynı zamanda bu modeller etrafındaki etik ve güvenlik yapısını da güçlendirmesi gerekiyor. Aksi hâlde, ne kadar “zeki” olursa olsun, bu tür sistemlere duyulan güven zamanla eriyebilir.
Peki bu noktada çözüm ne olabilir? Belki de en önemli adım; halüsinasyon riskini azaltmak için insan denetimli bilgi havuzlarının entegre edilmesi. Yani tamamen otomatize edilmiş bir süreç değil, aynı zamanda sorumlu içerik üretimi prensiplerine dayanan bir yaklaşım benimsenmeli. Ayrıca kullanıcıyı yanıltma ya da yanlış bilgilendirme riskine karşı, her yanıtın bir şekilde doğruluk derecesi puanı taşıması da faydalı olabilir gibi geliyor bana.
Sonuç: Güç ve Sorumluluk
GPT-4.5 ve benzeri modellerin getirdiği teknolojik sıçrama gerçekten heyecan verici. Ancak bu ilerlemeler, beraberinde ciddi etik ve toplumsal sorumlulukları da getiriyor. Çünkü yapay zeka artık sadece oyun ya da verimlilik aracı değil; insanların itibarını, bilgilerini ve zamanını doğrudan etkileyen bir faktör hâline geldi.
Benzer tartışmalara daha önce de yer verdiğimiz gibi, sen de farklı bir bakış açısı arıyorsan ana sayfamız üzerinden diğer yazılarımıza bakabilirsin. Ayrıca bu sayfadan AI halüsinasyonu hakkında detaylı bilgiler bulabilirsin.
Son tahlilde, mesele sadece “yeni ne geldi?” değil; aynı zamanda “bu gelişme neyi değiştiriyor, kimin yararına çalışıyor ve kimin güvenliğini tehdit ediyor?” sorularına da yanıt bulmak gerekiyor. Çünkü bu sorulara net yanıtlar verilmedikçe, en sofistike model bile soru işaretleri yaratmaya devam edecek.