Uygulama geliştirmek eskiden ciddi kod bilgisi, deneyim ve saatlerce uğraş gerektiriyordu. Ama artık işler değişti. Kod yazmadan ya da sadece birkaç tıklamayla mobil, masaüstü ya da web uygulamaları oluşturmak mümkün. Şahsen ben hem yazılımla uğraşan biri olarak, hem de teknolojiyi yakından takip eden bir kullanıcı olarak şunu açıkça söyleyebilirim: Doğru platformu seçersen işler gerçekten çok kolaylaşıyor. Bu yazıda seninle “tek komutla uygulama oluşturma” teması çerçevesinde bazı araçlara ve yöntemlere beraber göz atacağız. İşte deneyimlerim, örneklerim ve birkaç küçük püf noktam.
Winget ile hızlı kurulum
Windows kullanıcıları için güzel bir başlangıç noktası Winget olabilir. Eğer sen de Windows kullanıyorsan ve “Ben uğraşmadan, hızlıca yazılım yüklemek istiyorum” diyorsan bu araca kesinlikle bakmalısın.
Winget, Microsoft’un sunduğu bir komut satırı uygulama paket yöneticisi. Terminale tek bir komut yazarak uygulamaları yükleyebilir, güncelleyebilir ya da kaldırabilirsin. Örneğin:
winget install vscode
Sadece bu kadar basit. Visual Studio Code saniyeler içinde bilgisayarında kurulu hale geliyor. Bu basitlik sayesinde özellikle yeni formatlanmış bir sistemde ihtiyaç duyduğum araçları sırayla kurmak yerine kısa bir script hazırlayıp tüm süreci otomatikleştiriyorum. Şahsen zamandan ciddi tasarruf sağladığını söyleyebilirim.
Andromo: Kod bilmeyene yazılım
Gelelim kod yazmadan mobil uygulama geliştirme hayali kuranlara. Eğer Android ya da iOS için uygulama geliştirmek istiyorsan ama programlama bilmiyorsan, Andromo tam sana göre.
Andromo kullanımı gerçekten çocuk oyuncağı. Şablonlardan birini seçiyorsun, içerikleri ekliyorsun, tasarımı kişiselleştiriyorsun ve uygulaman hazır. Hem Android hem de iOS için çıktılar alabiliyorsun. Arka planda Flutter kullandığı için performans tarafında da üzmüyor.
Ben deneme amaçlı bir haber uygulaması yapmıştım. Şablonlar sayesinde uygulamanın temel iskeletini oluşturmak bir saatimi bile almadı. Sonrasında birkaç görsel ve bağlantı ekleyerek yayına hazır hale getirdim. Uygulama açıklaması, ikonlar, renk temaları… Hepsi arayüz üzerinden kolayca yapılabiliyor.
Swiftic ile iOS uygulamaları
Andromo daha çok genel mobil uygulama ihtiyaçlarını karşılarken, Swiftic özellikle iOS’a odaklanan bir platform. Eğer hedefin sadece App Store ise Swiftic’e bir göz atmak isteyebilirsin. Burası daha çok küçük işletmeler, restoranlar, kafeler ya da kişisel markalar için iOS uygulamaları üretmeyi kolaylaştırıyor.
Burada da kod yazmana gerek yok. Teknik bilgin olmasa bile başarılı bir uygulama oluşturmak mümkün. Kaydolduktan sonra sana adım adım rehberlik eden bir süreç başlıyor: İşletmeni tanımlıyorsun, menünü ekliyorsun, kampanya modülünü ayarlıyorsun… Ve ortaya senin ismine özel bir uygulama çıkıyor. Hazır modüllerden REST API bağlantıları kurmak bile mümkün — azıcık teknik bilgin varsa ekstralara da açık bir platform.
Appian Quick Apps: Sürükle bırakla yazılım
Appian Quick Apps benim özellikle “yazılım yapmam lazım ama hiç uğraşmak istemiyorum” diyenlere önerdiğim bir araç. Bu platform sayesinde sıfır kod yazarak kurum içi süreçlere özel uygulamalar üretmek mümkün.
Nasıl mı çalışıyor? Öncelikle bir iş süreci seçiyorsun (örneğin izin talep formları). Sürükle bırak yöntemiyle form alanlarını oluşturuyorsun. Appian senin iş akışını anlıyor ve buna göre bir uygulama şablonu oluşturuyor. Sonrası sadece içerikleri ve izinleri ayarlamak. Şirket içi kullanım için oldukça faydalı. Dahası, mobil ile de uyumlu olduğu için çalışanlar işlerini telefon üzerinden de halledebiliyor.
Ben HR departmanı için geliştirilmiş örnek bir Appian uygulamasını inceledim. Kullanıcılar izin talebi oluşturabiliyor, yöneticiler onaylayabiliyor, sistem otomatik olarak takvimle senkronize çalışıyor. Kısacası, operasyonel işleri dijitalleştirmek için birebir.
Go dilinde CLI uygulaması
Daha teknik tarafta CLI uygulamaları geliştirmek istiyorsan, Go dili (Golang) benim favorilerimden biri. Özellikle sistem araçları geliştiriyorsan sağlam bir tercih. Burada önemli bir yardımcı da Cobra paketi.
Basit bir komutla hızlıca bir CLI iskeleti kurmak mümkün:
cobra init my-cli –pkg-name=my-cli
Bu komut, Go projesi için gerekli tüm klasörleri oluşturuyor. Sen de bu yapıyı kullanarak komutlar ve alt komutlar ekleyebilirsin. Mesela bir selamlama komutunu şöyle tanımlıyorsun:
selamCmd := &cobra.Command{
Use: “selam”,
Short: “Birini selamlayın”,
Long: “Bu komut, özelleştirilebilir bir mesajla birini karşılar.”,
Run: func(cmd *cobra.Command, args []string) {
fmt.Println(“Merhaba, nasılsın?”)
},
}
Hem sade hem de güçlü bir yapı sunuyor. CLI tarafında performans önemliyse Go zaten kendini kanıtlamış bir dil. Paketleme işlemi de sorunsuz çalışıyor; tek binary’le işin biter.
Son cümleler
Tek komutla ya da az çabayla uygulama geliştirmek günümüzde hiç zor değil. İster Windows’ta basit bir yükleme komutu, ister mobilde sürükle-bırak mantığıyla çalışan platformlar kullan… Önemli olan hem neye ihtiyacın olduğunu bilmek hem de sana en uygun aracı seçmek.
Devamında Android Studio, Google Apps Script gibi araçlara ve diğer gelişmiş seçeneklere yer vereceğim. Eğer sen de kendin için uygun olanı hala bulamadıysan, belki ikinci kısımdaki yöntemler işine yarar.
Android Studio ile gelişmiş kontrol
Gelelim Android dünyasının en çok tercih edilen geliştirme ortamına: Android Studio. Mobil uygulama geliştirmek isteyenler için profesyonel bir çözüm sunuyor. Evet, biraz daha teknik bilgi gerekiyor ama inanın bana, bir yerden sonra alışınca keyifli hale geliyor. Özellikle daha önce Java veya Kotlin gibi dillere dokunduysan korkmana hiç gerek yok.
Yeni bir proje açarken karşına çıkan “Empty Activity”, “Navigation Drawer Activity” gibi şablonlar aslında mimari açıdan seni büyük oranda kurtarıyor. Ben genellikle boş aktiviteyle başlarım çünkü kendi yapımı oluşturmayı seviyorum. Ama eğer hızlıca demo hazırlamam gerekiyorsa, hazır şablonlar baya zaman kazandırıyor.
Arayüz tasarımı kısmında ise layout dosyalarında XML kullanılıyor. Önceden karmaşık gibi görünse de zamanla oldukça sezgisel hale geliyor. İstersen sürükle-bırak ile yaz, istersen doğrudan kodla. İkisi de mümkün.
Ve en güzeli, Android Studio sana anlık simülasyon yapma şansı veriyor. Emülatörde uygulamayı çalıştırmak, hata ayıklamak ve breakpoint koymak resmen debug zevkini katlıyor.
Google Apps Script ile otomasyon
Eğer sen de benim gibi Google servislerini sık kullanan bir kullanıcıysan, Google Apps Script tam anlamıyla bir hazine. Özellikle Gmail, Google Sheets veya Drive üzerinde yapılacak otomasyonlar için birebir.
Ben bir keresinde Google Forms ile gelen cevapları Sheets’e kaydedip, ardından otomatik olarak Gmail ile cevap gönderilmesini isteyen bir sistem hazırlamıştım. Tamamen ücretsiz ve zahmetsizdi. Script editörüne birkaç satır JavaScript benzeri kod yazarak koskoca iş sürecini otomatize ettim. İnanılır gibi değil ama 30 dakikalık bir işlemle onlarca kişilik firmada zamandan tasarruf sağlandı.
Hazır fonksiyonlar, zamanlayıcı tetiklemeler (trigger’lar) ve entegrasyon yetenekleriyle özellikle küçük ekiplerin dijitalleşme sürecinde ilaç gibi geliyor.
Dilersen Google Apps Script hakkında daha detaylı teknik bilgiler de bulabilirsin.
Yapay zeka destekli platformlar
Son dönemde işin içine yapay zeka girince işler iyice hızlandı. Kod yapıları oluşturan akıllı asistanlar, form tasarımlarını otomatikleyen sistemler derken artık “prompt engineering” diye ayrı bir beceri çıktı karşımıza. Mesela AppMaster.io gibi platformlarda sadece ne yapmak istediğini yazıp, gerisini yapay zekaya bırakabiliyorsun. Hani şu klasik “CRM sistemi yapayım”, “satış verisi yönetsin”, “mobil uygulaması da olsun” tripleri var ya, hepsi mümkün oluyor. Hem de çoğu zaman kod bile yazmadan!
İlginç bir şekilde, benzer bir mantığı ana sayfada detaylandırdığım araçlarda da görebilirsin. Hatta bazı yerlerde dil modeli tabanlı akıllı otomasyonlar bile mevcut. Eskiden bir formdan veri alıp işlemek için saatlerce veri tabanı-tasarım-backend üçgeninde uğraşmak gerekiyordu. Şimdi birkaç tıkla hazır hale geliyor.
No-code ve low-code farkı
Burada kısaca bir ayrımdan da bahsedeyim; çünkü çok karıştırılıyor. “No-code” dediğimiz şey tamamen teknik bilgin olmadan tasarım yapmanı sağlıyor. Genellikle şablonlar, hazır bileşenler ve sürükle-bırak özellikler içeriyor. Andromo, Swiftic ve Appian gibi örnekleri buna dahil edebiliriz.
“Low-code” ise biraz daha orta seviye kullanıcıya hitap ediyor. Yani arayüzden pek çok işlem yapılabiliyor ama daha özelleşmiş ihtiyaçlar için kod eklemeni de bekliyor. Ben bazen bu tür platformlarla çalışırken ufak JavaScript modülleriyle işlevselliği genişletiyorum. Çok daha esnek çalışmak isteyenler için ideal.
İkinci bahar: Progressive Web Apps (PWA)
Mobil uygulama ama mobil mağazada yayınlama derdi olmadan sunmak mı istiyorsun? İşte o zaman PWA, yani Progressive Web App tam sana göre olabilir. Bu yapılar aslında bir web sitesi gibi çalışıyor ama native uygulama hissi veriyor. Telefon ekranına eklenebiliyor, offline çalışabiliyor ve bildirim gönderebiliyor. Hatta bazı cihazlarda görünümü Android uygulamasından bile ayırt edilemiyor.
Ben geçen ay bir etkinlik rehberi uygulaması geliştirmiştim. App Store ile uğraşmadan doğrudan QR kodla PWA’yı yaydım. Katılımcılar indirmeye bile gerek olmadan ekranlarına ekleyip kullanabildiler. Özellikle geçici ama etkili projeler için harika bir çözüm.
Son düşünceler
Tek komutla uygulama oluşturma kültürü artık sadece geliştiricilerin değil, herkesin işi oldu diyebilirim. İster firmanda kullanmak üzere hızlı bir dashboard hazırla, ister hobin için mobil uygulama geliştir — doğru aracı seçtiğin zaman işler gerçekten çorap söküğü gibi ilerliyor. Elindeki zamana, teknik bilgine ve ihtiyacına göre seçeceğin yöntem değişir ama günün sonunda ortaya çıkan şey: senin anlatmak istediğin bir fikir ve onu hayata geçirme süreci.